6 Eylül 2013 Cuma

MMH-5

Katliam var, kan revan
Gördüğün fotoğraflardan bahsetme, senden duymasın
İtiraf edemediğin şeyler var
Aklından bile geçiremiyorsun ki!
Keşke her zaman her şey herkesle konuşulabilse

İskele; konsevatuvarın yanında polis ordusu
Eller titremiyor yazarken bugün
Bekleyelim, kasalım, ani hareketlerden kaçınalım
Hâlâ itiraf etmedin
Eder misin acaba?
Kimliksiz, tanımsız tipler
1 Lira eksik dolmuş parası
100 lira, senkronize sıkıntı
Çok sıkıntı
Bana anlatabilmeni dilerdim

Ayın ortasına gelemedik daha
Küçük kız, sarı yağmurluk
Anne, baba, gölge
Ne renk olsun şemsiye
Kafan çok mu karıştı?
İçindekileri düzenle
Gölge, ayna, silüet
İtiraf et kendine
Levent ilginç konuşur
Kahve bahane
Yeni hayat ekstra kaos
Akıl gitmez artık eskiye
Yarim gelir yanıma
Kanı kaynar kanıma
Tek şeker bardak çaya
Beden toprağa, küller havaya
Zıplama tek kıvılcımla
Gömül kendi zihnine
Yemekten sonra evde tek başına
Salak ediyor tek bira
En az 3 gerek bana
Sana anlatabilmeyi dilerdim

Buluşama da sevin
3. şahıs, 3. dünya, savaş, psikolojik profiller
Demiştim ya; görmek iste ama görme
Bir sürü safsata, el ele kolkola
Buseme el bahar kor er
Sabırlı olmak için beklemek yetersiz
Beklerken hareket halinde olmak gerek
Kabus eksik olsa da
Rüyalar hâlâ iyi alternatif
Alternatif yok diye birbirine düşmek
Uyu da uyu
Kafanın içi dolu ama bomboş
His bu
Cuma ne kadar güzeldi
Gölgenin şeytaniliği
Fiziki varlığın ispatı, ifadesi
Gök bakır yer demir
Bilmek itiraf etmeye yetmez
Anlatmadan da bunu yaşayabilmeyi dilerdim

No lo encontraras
Sakin günlerden biri
Akıl uyur, şeytanlar cirit atar
Aydınlık bulutların arkasında
Ay kaybolur arada
Görünmeyen kara bulutlar var
Üç harfliler, bilirsin sen onu
Söylemeyiz adını
Artık dayanamazlar giderler
Bilirsin ama bilemezsin bazen
Gölgesi olmayan
Ya basta
Yasla başını uyu güzel güzel
Şaşırtıcı analoji, biri sana diğeri ona
Beş harfliler, Voldemort
Ağustos üstlensin tüm huzursuzlukları
Onu bulamayacaksın
Kehanet hepsini söylemez
Dört harf yeter bana
İçinde sakla, itiraf etme yeter
Kasıma kadar
Chelovek s kino-apparatom, boğaziçi
Vaktizamanında karşılaşmayı dilerdim.





15 yorum:

  1. Saatlerim kurşunlandı,mandalinayı hiç tanımadan ona yazılanlar ve itiraf edemediklerim beni sakin günlerin birinde otolize götürür.

    YanıtlaSil
  2. İçeriden ölmek... Zamanlama büyük sorun, bazen direkten döndüğünü,ıskaladığını düşünüyor insan ama öyle değil. Ne kadar saçma gözükse de herkesin bildiğini dile getirmek gerekli midir? Evet, söz tükense de dil dile değmeden öğrenilmiyor. Ya itiraf et, hayat iyice zorlaşsın ya içeriden öl ya da içeridekini öldür. Çok acımasızca.

    YanıtlaSil
  3. Evet,zamanlama...Mandalina'nın gözlerinden saçılan iyileştirici ışığın zamanı kayabilirdi.Ne zamandan beri kıymetli gözler,içine gözbebeği denen boşluk konmuş ve birisi işte bakın,oraya kendinizden şeyler bırakıp avunacaksınız gözlerinin boşluğu içine uzanıyor ya da içinden gözlerine diye.
    Bir adam bir mercek taktı gözlerime mutlu anları ters çevirip küçülten,yükseklere düşüren.Onun çevirisini yaptığı kitaptan alıntı yapıyorum:
    Mevsim boyu yağmurlar
    Yamaçlardan inen kar
    Yüzünü bağrını ıslatır da
    Beni de böyle sürüklüyor sonuma...

    İçimden öleyim robinette,belki onun kadar büyürüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sona sürüklenmek, içeriden ölmeyi tercih etmek ama onun kadar da büyümeyi düşünmek. Neden büyünsün ki?
      Tercih yapmamak gerekiyor olabilir. Hissettiğin gibi yaşamak.
      Düşündükçe paradoks beyni kemiyor.
      Çok engel var.
      (3. cümleyi anlayamadım)

      Sil
  4. Tercih yapmamak nedir,gerçekten böyle bir hak var mıdır?Bu arada 3.cümleyi yeniden okuyunca ben da anlamlandıramadım ama yazarken ne kadar da emindim kendimden.'Düşündükçe paradoks beyni kemiriyor,çok engel var.'Çok güçlü bu cümle çok güçlü ve sonsuz çaresiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki tercih yapmamak gibi bir hak vardır ama başka bir boşluğa takılacağını düşünmüştüm: Tercih yapmayınca da zaten seçeneklerden birini kabullenmiş olmuyor muyuz?

      Ben o cümlenin "sonsuz çaresiz" olduğunu düşünmemiştim. Elbet bulunur bir çare, neye ne kadar katlanılabildiğiyle orantılı olarak.

      Sil
  5. elbet bulunmaz bir çare...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bir an "biçare" hissettim senin yüzünden ama hemen silkinip kendime geldim.

      Sil
  6. Ve kalbim ürperdi imrenmekten bunca zavallı insanlara
    Ağzı açık uçuruma şevk ile koşan
    Kendi kaniyle sarhoş nihayet tercih eden
    Istırabı ölüme cehennemi yokluğa.

    Biçare hissetmene üzüldüm,sanırım bencillik ediyorum.Yorumların için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  7. Uçuruma doğru koşmak, atlamak ya da kenarında durmak, gezinmek. Tuhaf bir yapı var ortada, genelleme yapılamıyor. "Başımıza ne geliyorsa sessiz odamızda sakin sakin oturamamaktan geliyor" gibi bir şey demişti birileri. Kimi insanın yaşadığını anlaması için adrenalin salgılaması gerekiyor kiminin kendi kanını görmesi. Yetmeyebiliyor mantıklı ya da doğru şeyler yapıp, sessiz sakin yaşamak.
    Neden? Çünkü insan bazen bilinci reddediyor,
    gölgesinden bihaber,
    sanki yokmuş gibi daha çok var olmak istiyor
    belki çoğalmak istiyor belki şizoid
    belki gerçekten yok da gölgesini arıyor.

    Biçare hissetmek anlıktı, halimden memnunum. Esas ben teşekkür ederim vakit ayırdığın için.

    YanıtlaSil
  8. Gölge,ruhumuzun öteki yüzü,bilinçli zihnin karanlık kardeşidir.O,bilinçli benliğimize kabul etmek istemediğimiz,kabul edemediğimiz her şeydir;içimizde bastırılmış,inkar edilmiş ya da kullanılmayan tüm özellikler ve eğilimlerdir.Jung şöyle demiştir:'Herkes bi gölgeye sahiptir,bu gölge bireyin bilinçli yaşamında ne kadar az içeriliyorsa o kadar kara ve yoğun olur.'

    Kitaptan aynen yazdım.Bence insan sakin sakin oturamayarak bu gölgenin zihindeki kardeşiyle iktidar kavgasında taraf tutuyor ve bu yüzden Hölderlin'in dediği gibi erdemlerin başlangıcı kötülükte oluyor.

    YanıtlaSil
  9. Evet, Jung'a göre, insanın hayvanlığından miras kalan, nefret ettiği, inkar ettiği içgüdülermiş gölge... Gölgeolaycılara göre de zihin bir gölgeolaymış. İnsan bilinci ve zihinsel etkinlikler, fiziki olayların gölgeleriymiş.

    İnsan sakin sakin oturamayarak gölgenin zihindeki kardeşiyle değil (zaten "gölge" için "zihnin karanlık kardeşi" demişsin, zihinle gölgenin savaşı demek istedin sanırım), kendisi bir gölge olan zihnin, maruz kaldığı dış dünyaya karşı savaşında taraf tutuyor olabilir.
    Hatta biz ona, insan bu savaşta taraf tutuyor değil de bizzat kendisi savaşıyor diyelim,
    Ya da gölge, başına gelenleri kabullenmeyi reddediyor.
    Ya da uğruna savaşacağı şeyden emin olamıyor, bu yüzden itiraflardan kaçıyor.
    O zaman kendi içinde, kendi kendisiyle savaşıyor bile diyebiliriz.

    YanıtlaSil
  10. Gölgeyi' bilinçli'zihnin karanlık tarafı olarak ele aldığımda,zihin denen şey hem gölgeyi hem de bilinçli zihni içeren bir kavram olarak düşündüm kendi
    çapımda.Bu durumda zihindeki iktidar kavgası da gölge ile bilinçli zihin arasında oluyor ve senin söylediğin gibi zihnin kendisi gölge olmuyor.

    Gölgeolaycılara göre bu kavramlar farklı anlamlar taşıyor sanırım,yine de anlatılmak istenen benzer şeyler diye düşünüyorum.Aslında söylediklerin durumu daha güzel anlatmış.

    YanıtlaSil
  11. Utandım ya yorumum üç defa yayınlanmış.Kusura bakmayınız,felsefe popisinde uzun zamandır beklediğim yazının etkisiyle ne yaptığımı şaşırmış olmalıyım.Son yazıyı okumalısın robinette ve hep beraber daha çok düşünmeliyiz.Belki sonra da o yazı üzerine fikirlerini alırım.

    YanıtlaSil
  12. Aynı yorumları sildim, utanacak bir şey kalmadı:) Felsefe Popisi'ni ben de çok seviyorum. Hangi yazı ki o? Uzun zamandır bekleniyor olması da güzelmiş...

    YanıtlaSil

İzleyiciler