
Merhaba,
Hayat hızlı da beklentilere ya cevap vermiyor ya da çok yavaş cevap verip "al bununla idare et" diyor...Dün iki sergiye gittim. Aslında üç. Önce Tütün Deposu'ndaki "Ateşin Düştüğü Yer"e gittim. Güzel sergi ama bir tam gün istiyor, zaman olmadı hepsini dolaşmaya. Sonra 19 yy Rus Resmi sergisine gittim Pera'ya. Repin'in resimlerini röprodüksiyonları dışında ilk defa gördüm. Tabii ki olağanüstü ama beklentilerim daha yüksekmiş meğer, gel gör ki Nikolay Kasatkin diye bir ressamın "Öksüzler" isimli ufak bi resmi beni bitirdi, perişan etti. Dönüp dönüp resme tekrar baktım... Arkadaki çocuğun yüzündeki ifade... Offff... Ne diyeceğimi bilemiyorum... "O çocuk gibi hissettim" diyebilirim sanırım. Kendimdeki tanımlayamadığım duygunun açıklamasını, bende o duyguyu yaratan ressamın o duyguyu yaratan figürünü örnek vererek yapmam tuhaf bir durum, değil mi.
Sonra FridaDiego sergisine indim. Zaten üst kattaki resim beni yamultmuştu, iyice çarpıldım orada. "Frida" filminin sonunda da sekiz olmuştum. Çok duygulandım, acayip oldum, trajediyi ve acının gururunu damarlarımda hissettim, tüylerim diken diken oldu. Serginin sonundaki belgeseli izlemem ise doruk noktasıydı. Frida Kahlo'nun cenazesinden fotoğraflar ve o fotoğraflardaki Diego Rivera, Diego Rivera'nın yüzü, perişanlığı, yıkılmışlığı, çaresizliği. İçi acıyordu adamın, o büyük boşluk suratından okunuyordu. Öksüzün yüzü, Diego'nun yüzü... İnsanın gözünden yaşlar akıyor. Sonra "Öksüzler"in röprodüksiyonunu bulmaya çalıştım, yokmuş! Müze müdürüyle karşılaştım, ona söyledim. Mail adresimi aldı, bugün de yüksek çözünürlüklü fotoğrafını göndermiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder